24 Mayıs 2013 Cuma

Bir 'Garip' Bisiklet Turu


Güzel bir pazar sabahı saat 7'de uyanmak gibisi yoktur. Hele bisikletle yapacağınız bir yolculuk öncesi erkenden yola çıkmak için...

Rotamızda bu sefer Sarıyer'in ucunda olduğunu bildiğimiz Garipçe Köyü vardı. Bu yüzden bisikletlerimizle önce Kadıköy'den vapurla Beşiktaş'a geçtik. Beşiktaş'tan sahil yolunu izleyerek Ortaköy, Arnavutköy, Yenikapı, Tarabya, Sarıyer merkezine ulaştık.



Sarıyer merkezden ormanın içinden geçen yolu tercih ettik daha sakin olur düşüncesiyle. Anayola çıktıktan sonra Garipçe sapağına kadar pedalladık ve öğleye doğru Garipçe Köyü'ne vardık.


Garipçe Köyü'nde zaman geçirip biraz dinlendikten sonra Rumeli Feneri'ne geçtik, dönüş yoluna kadar dinlendik. Dönüş yolunda yine aynı istikametten Kadıköy'e döndük ve yolculuğumuzu tamamladık.

Bedava Fikir:  Garipçe Köyü Karadeniz'in en ucundaki yerleşim yerlerinden biri. Açıkçası şehir karmaşasından uzaklaşmak için güzel bir seçenek ancak ne yazık ki şehrin ağırlığını özellikle pazar günleri kaldıramıyor. Yol boyunca bisikletlerimizi sürerken sanki ayıp bir iş yapıyormuş gibi yanımızdan söylene söylene geçen arabalar, köye girdiklerinde 'nereye park etsem' diye tabiri caizse aval aval bakınıyorlar.



Kahvaltı için gelenler sınırlı sayıdaki mekandan masa kapma derdine giriyorlar. Hemen söyleyelim açık büfe kahvaltı 25 TL. Tabi açık büfe olunca e bi de pazar günü olunca biriken kahvaltı kuyruğu sizi biraz gerebilir. Biraz beklemeye tahammülünüz yolda yanınıza ufak atıştırmalık almanızı öneririm.

Biz tabi ki bu kalabalık arasına girmeden birçoğunun hedefe varma içgüdüsü ile yanından hızla geçtikleri, köyün girişinde hemen sağda kurulmuş köylü teyzelerimizin odun ateşinde pişirdikleri gözleme ve taptaze köy ayranından nasiplendik. Peynirli, pazılı, patatesli gözlemesi ve tatlı olarak da ev baklavası sunan teyzelerimizin közde pişen taptaze çayından içmesek ayıp olurdu herhalde.



Dönüş yoluna geçmeden önceki son durağımız Rumeli Feneri idi. Garipçe Köyü'nden 1,5 km uzakta... Sabah kahvaltınızı edip buraya balık yemeye gelebilirsiniz. Balıkların çeşitlerine göre fiyatlar 15-25 TL arasında değişiyor.

Rumeli Feneri'nde kaleye çıkıp Karadeniz'in eşsiz güzelliğini izleyebilir, manzaraya karşı güzel vakit geçirebilir, hatta kalenin içinde otlanan ineklerle hatıra fotoğrafı çektirebilirsiniz...



Dönüş yolunda eğer sahil yolundan dönerseniz Tarihi Yeniköy Börekçisi'ne uğramanızı şiddetle öneriyorum. Peynirli su böreği yiyip ve çay içtikten sonra cevizli ıslak kek ile limonata denemenizi tavsiye ederim.

Bisikletle gitmeyi düşünenlere ham vücutla yola çıkmalarını önermem. Biz bir hafta öncesinde 70 km ısınma turu yapmıştık. Zira Sarıyer'den Garipçe Köyü'ne çıkan yokuşlarda oldukça yorulacaksınız. Ayrıca özellikle sıcak havalarda yanınıza bolca su almanızı ve köye öğleden önce varmanızı şiddetle öneririm.

Hepinize keyifli yolculuklar...





21 Mayıs 2013 Salı

Irreversible (2002)

Yönetmen ve Senaryo: Gaspar Noe

Oyuncular: Monica Bellucci
Vincent Cassel

Alex'in bir yabancı tarafından tecavüze uğraması üzerine arkadaşı ve eski kocası intikamı kendi elleriyle almaya karar verirler. Bu şiddet olayıyla yaşamları paramparça olmuş bir çiftin olağan dışı serüvenini tersten anlatan bir film.

Imdb Puanı / Puanım. : 7.3 / 5

Bedava Fikir : Aslında bu film sorulduğunda 'fikrim yok.' diyerek oradan uzaklaşmak çok isterdim. Bu filmi izlemeyin demek de çok isterdim. İsterseniz izledikten sonra aklınızda kalacak sahneleri hemen söyleyebilirim size. Filmde göze hoş gelmeyen, sinirinizi bozan, küfrettiren birçok sahne var. Ülkemizde porno sitelerde rahatlıkla bulup, izleyebileceğiniz bir film. Filminin bu şekilde değerlendirilebileceğini bilse çeker miydi bu filmi sevgili Noe, sormak lazım. İçimden, bütün arkadaşları örgütleyip sitelerde aldığı 7 küsür puanları, 3-4 vererek 5' lere düşürmek geliyor sanırım.
Ama tüm bunlara rağmen vaktiniz varsa izleyin derim, böylelikle hayatınızdaki iyi şeylerin ve izlediğiniz iyi filmlerin değerini anlarsınız belki de.Ve belki de böyle düşünelim diye çekilmiştir bu film.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Full Metal Jacket (1987)


Yönetmen: Stanley Kubrick

Senaryo: Gustav Hasford
Stanley Kubrick

Oyuncular: Matthew Modine, Adam Baldwin

Vietnam savaşı öncesi Amerikan ordusunun eğitimleri ve Vietnam Savaşı sırasında Amerikan ordusundaki askerlerin başından geçen olağan olaylar, çarpıcı ve gerçek yaklaşımlarla anlatılmaktadır.
Full Metal Jacket savaş filmlerine çeşitli yenilikler getirmiştir. Bu durumun Stanley Kubrick'in tüm türlerde film yapabilmesine ve daha da önemlisi bu türlere yeni özellikler kazandırabilmesinin bir sonucu olduğu değerlendirilmektedir. Örneğin bu filmde Kubrick, senaryo kavramını alt üst ederek filmi ikiye ayırmış ve ilk bölümde bir karakter çözümlemesi ikinci bölümde ise genel bir çerçeve çizmiştir. Yani ilk bölümde özelden genele ikinci bölümde ise genelden özele inerek seyirciyi filmin başında etkisi altına almıştır.(Alıntıdır.)

İmdb Puanı / Puanım: 8.4 / 8.5

Bedava Fikir : Vay anasını sayın seyirciler! İzlediğim en etkileyici savaş filmlerinden biriydi kesinlikle. Filmi izlerken 87 yapımı bir film olduğuna inanamıyorsunuz, zira çekilen görüntülerin günümüz filmlerinkinden eksik kalır yanı yok. Sevgili Kubrick, 'Barış için savaşmak!' temasına da çok hassas göndermeler yapmış. Özellikle kafasındaki kasketinde 'Born To Kill!' yazan askerin, göğsünde barış rozeti taşıması filmin en vurucu sahnelerinden biri.Filmin son 40 dakikası dolaylarında savaş, kan, iğrenç vb. görüntüler gösterilirken fonda çalan eğlenceli, neşeli müzik de, izleyiciyi düşündüren, sağlam bir gönderme olmuş kanımca.
Fazla söze gerek yok.Kesinlikle izlenmesi gereken bir baş yapıt yaratmış Kubrick. Kendisini kutluyoruz.

29 Haziran 2010 Salı

Kasabanın En Güzel Kızı


Yazar : Charles Bukowski

''...Hakkımda yazılanlara gelince, bazı tanıtma yazıları, makaleler, bir kitap ve biyografi sayılabilir; ancak bu duvarın arkasındaki dolapta bir yerdeler ve şimdi gidip ararsam terler, sıkılırım. Siz de bunu istemezsiniz biliyorum.Sağolun.''


Bedava Fikir : Kitabının arkasına yazdığı bu notun, kimisine samimi, kimisine ise ukalaca geleceğini biliyorum ama çok farklı bir kişilikle karşı karşıya olduğunuzu hemen belirteyim. Henüz kitabın başında sizi duman edebilir, tavsiyem beklemediğiniz her şeye hazırlıklı olmanızdır.(O nasıl bir tavsiyedir bilemedim.)
Kitaba ismini veren 'Kasabanın En Güzel Kızı', kitabın içinde yer alan öykülerinden yalnızca biri. 15 Cm, Tecavüz!Tecavüz!, Buluşma, Hür Hayvanat Bahçesi, Baş, Kid Stardust Mezbahada, Sülük Üzerine Notlar,Pis Moruğun Notları'ndan Seçmeler ise diğerleri. İsimlerinden de anlayabileceğiniz üzere çoğu müstehcen öykülerden oluşan bir kitap.(Eminim ki; ben böyle söyleyince 15 cm' e takıldı gözünüz. Takılmadıysa da baktınız şimdi:)
Anlamadığım bir şey var ki ; bu adam içmeden, sarhoş olmadan 1 saat bile geçirmeyi sevmiyor. Peki hangi arada kafasını toparlayıp, bu yaşadıklarını en ince ayrıntısına kadar anlatabiliyor.(Aynı soruyu Salinger'in Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabını okuduktan sonra da sormuştum.) İnsanın aklına ister istemez tüm bu anlattıklarının kurmaca olduğu gelmiyor değil.
Her şeye rağmen Bukowski' den okumak gerçekten keyifliydi.Bundan sonra okuyacağım kitabı; (eğer bulabilirsem) geçirdiği sayısız basur ameliyatlarını konu alan 'All the Assholes in the World and Mine' (Dünyanın Tüm Göt Delikleri ve Benimki) adlı kitabı olacak.
Kendisini herkesin beğeneceğini tahmin etmiyorum ama farklı bir yazar arayışı içerisindeyseniz, Charles Bukowski kesinlikle doğru bir seçim.

28 Haziran 2010 Pazartesi

Çavdar Tarlasında Çocuklar


Yazar : Jerome David Salinger

Kariyerine New York'taki dergilere kısa hikâyeler yazarak başlayan J.D. Salinger, yaşamının büyük bölümünü, 1951 yılında basılan 'Çavdar Tarlasında Çocuklar' ile kavuştuğu ünden sakınarak yaşadığı küçük Cornish kasabasında geçirdi.

Bedava Fikir : Jerome David Salinger. Evet tam ismi bu olmasına rağmen neden inatla heryerde J.D. Salinger yazıyor? Çok mu havalı gözüküyor böyle bilemedim. Ama Jd' nin hiç umrunda olmadığına eminim. Fazla sosyal olmayan, içine kapanık, yalnızlığıyla evlenmiş bir insan için 'havalı olmak' deyimi çok saçma olsa gerek.
'Çavdar Tarlasında Çocuklar' kitabı 21. bölüme kadar oldukça sıkıcıydı açıkçasını söylemek gerekirse. Tam 20 bölüm, asi bir ergenin, para nedir derdi gütmeden, taksiden taksiye atlayıp, gezmesiyle, tozmasıyla geçmişti özetle. İçten içe uyuz oldum bile diyebilirim. Lakin sabırla ve inatla (Kitabı bir günde bitirmeye karar vermiştim.) kesmeden okudum bütün kitabı.
Benim için herşey, o küçük kız kardeşiyle (Phoebe) karşılaşmasından sonra başladı. O küçük kız o kadar akıllıydı ki, sözleriyle, davranışlarıyla hem beni, hem de baş karakterimizi (Holden Caulfield'i) kitaba bağladı resmen. O küçük kızın sayesinde sıkılarak okuduğum ilk 20 bölüm, birden anlamlandı gözümde. Düşünsenize; kitaba ismini veren şarkıyı bile yanlış bilecektik bu küçük kız olmasaydı. (H.C. şarkıyı 'Yakalarsa birini biri çavdarlar arasında...' olarak biliyordu. Doğrusu 'Rastlarsa birine biri çavdarlar arasında...' imiş, P.C. sayesinde öğrendik.)
İşin özü kesinlikle okunması gereken bir eser. Bence sırf şu sözü duymanız için bile alınır, okunurmuş:

''Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir. Olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.''

25 Haziran 2010 Cuma

Lost Highway (1997)


Yönetmen : David Lynch
Senaryo : Barry Gifford , David Lynch
Görüntü Yönetmeni : Peter Deming
Oyuncular : Bill Pullman , Patricia Arquette , Robert Blake

Fred Madison, karısının gecmişinden habersiz olarak onunla evlenmiştir. Ancak bu geçmiş onları rahat bırakmayacaktır. Sonuçta iş bir cinayet ve Fred'in kişilik bölünmesi yaşamasına kadar gidecektir. Bir korku hikayesi, bir cinayet bilmecesi, namlunun ucuyla buluşan bir aldatma, psikolojik bozukluğun analizi…(Alıntıdır.)

İmdb Puanı / Puanım : 7.5 / 5

Bedava Fikir : Yahu David Lynch, Straight Story filminden sonra, tam senle barışmaya karar veriyordum ki gene allak bullak ettin adamı. Kendisinin Eraserhead (1976) filminden sonra ikinci travma sebebim bu film. Eğer sonuna kadar izlemek istiyorsanız kafanızın rahat, dinç bir zamanını kollayın derim.
Üşenmedim filmle ilgili ekşi sözlükteki fikirlerin hepsini okudum. Kimisi 10 vermiş, baş tacı etmiş, kimisi film olarak bile görmemiş, yerin dibine sokmuş. Anlayacağınız ortasını düşünen , ' eh normal bir filmdi.' diyen çok az kişi var. Ben şahsen puan olarak '5' verdim ama biliyorum ki bir daha izlesem '9' falan vereceğim ki, içimden ne bir kez daha izlemek, ne de sana '9' vermek geliyor. O yüzden sevgili Lynch, 'Sakın sesini çıkarma!, otur 5! ' demek istiyorum sana.
Bu arada filmin müzikleri aşmış ; Rammstein, Ryan Adams, Johnny Cash, Elvis Costello...vb. müzik adamlarının parçalarını duyuyorsunuz izlerken. Filmin bir sahnesinde fahişe rolünde Marilyn Manson' un gözüktüğünü de belirtelim buradan.
Filmin bana hatırlattığı en güzel şey; sivri uçlu masaları evimde barındırmamam gerektiği oldu. 'Ne kadar kötü olabilir ki?' diye düşündüyseniz, film size gerekli cevabı verecektir.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Bisiklet Hırsızları - Ladri di biciclette (1948)


Bisiklet Hırsızları, senaryosunu Cesare Zavattini'nin yazdığı, Vittorio De Sica'nın yönettiği, 1948 İtalyan yapımı drama filmidir.
Film gerek yapım tekniği, gerekse de sinema estetiği açısından Yeni-Gerçekçilik akımının simgesi olarak kabul edilir.

Yönetmen: Vittorio De Sica
Yapımcı: Diana Ossana - James Schamus
Senarist: Cesare Zavattini
Oyuncular:
# Lamberto Maggioran - Antonio
# Enzo Staiola - Bruno, Antonio'nun oğlu

Imdb Puanı / Puanım : 8.4 / 8.5


Bedava Fikir : 'Başrol oyuncuları dahil amatör oyuncularla çekilmiş bir film; bisiklet hırsızları. Ama dünyanın en iyi 10 filmi arasında gösteriliyor.' Bu iki cümle, filmi merak etmeniz için geçerli iki neden. Nasıl olabilir de diğer insanların amatör olarak gördükleri kişiler,yapıtlar vb. en iyiler arasında yer alabilir? Son günlerde Portfolio'dan arkadaşlarımız 'Gökhan Özdemir, Kerem Çar ve Orhan Gazi Kandemir' in büyük başarısının (http://www.cnnturk.com/2010/cnn.turk.tv/06/23/cnn.turk.reklamina.altin.aslan.odulu/581031.0/index.html) üstüne bu filmi izlemek iyi geldi.
Film, hayatın acı gerçeklerini suratınıza tokat gibi çarpıyor, sarsılıyorsunuz. Daha fazla ayrıntıya gerek duymadan izleyin. Zaten izlemeyeni ıslak sopayla dövüyorlarmış. Ben şahsen Ken-Suburi 4 tekniği ile dalabilirim.
bknz: ( http://www.iyitube.net/Aikido-Gengo-Sensei-Fourth-of-the-Seven-Suburi/q-bGFucDctZ3hZUzA= )
Sevgiler